Skip to main content

Toplumsal Cinsiyet Karşıtı Anlatıları Bozmak için Yeni İttifaklar Çalıştayı’nı gerçekleştirdik!

By 10 Ağustos 2023Duyurular

Fotoğraf: Ebru Tutkal & Erkan

Sosyal Politika, Cinsiyet Kimliği ve Cinsel Yönelim Çalışmaları Derneği (SPoD) olarak, Nebula Fund desteğiyle, Toplumsal Cinsiyet Karşıtı Anlatıları Bozmak için Yeni İttifaklar Çalıştayı’nı Demokrasi, Barış ve Alternatif Politikalar Derneği, Havle Kadın Derneği ve Pozitif Dayanışma partnerliğinde 22-23 Temmuz’da İstanbul’da gerçekleştirdik.

Toplumsal cinsiyet karşıtı hareketler, 2010’lardan itibaren dünyada güçlenerek kendi stratejilerini kurarken Türkiye’de de özellikle COVID-19 salgını ve İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme tartışmaları sırasında zararlı anlatılarını üretmeye devam etti. İktidar eliyle örgütlenen toplumsal cinsiyet karşıtı blok; STK’lar, medya, aşırı milliyetçi ve radikal İslamcı siyasi gruplar, prestijli imajlar ve aktörler, sosyal medya figürleri ve popüler kültür ürünlerini söz konusu bloğa dahil ederek etkisini artırdı.

Toplumsal cinsiyet karşıtı hareketler bir blok olarak anlatısal şiddeti üretirken, hak savunucuları ve sivil toplum emekçileri bu bloka karşı parçalı ve dağınık mücadele ediyor. Bu noktada toplumsal cinsiyet ve cinsellik karşıtı anlatıların belirli toplumsal olaylarda daha görünür hale geldiğini fark ederek yeni ve etkili söz üretmeye, birbirimizi dinlemeye, bu anlatıların üzerimizdeki etkisini konuşmaya ihtiyacımız olduğunu saptadık.

Anlatı Gücü Oluşturmak: Toplumsal Cinsiyet Karşıtı Anlatılara Karşı Stratejik İttifaklar Arayışı

 
Demokrasi, Barış ve Alternatif Politikalar Derneği, Havle Kadın Derneği ve Pozitif Dayanışma partnerliğinde yürüttüğümüz “Anlatı Gücü Oluşturmak: Toplumsal Cinsiyet Karşıtı Anlatılara Karşı Stratejik İttifaklar Arayışı” projesi kapsamında zararlı söylemlere ve anlatılara karşı koymak için stratejik ittifaklar oluşturmak, hasar tespiti yapmak ve anlatı değişikliğine yönelik bütüncül yaklaşımlar keşfetmek için çalıştık.

İttifak teması altında toplumsal cinsiyet ve cinsellik karşıtı bu dil üzerine düşünmek, kimlerin hayatına hangi biçimlerde şiddet olarak döndüğü meselesini tartışmak ve söz konusu blok karşısında ittifak oluşturmak için 22-23 Temmuz’da İstanbul’da Toplumsal Cinsiyet Karşıtı Anlatıları Bozmak için Yeni İttifaklar Çalıştayı’nı gerçekleştirdik. Çalıştayda farklı şehirlerden feminist ve LGBTİ+ örgütleri, siyasi parti temsilcileri, medya kuruluşları, göçmen dayanışma platformları, insan hakları dernekleri ve hak savunucuları ile bir araya geldik.

“Zararlı anlatılar, politik figürlerin ürettiği ve bunu çok bilinçli olarak kullandıkları bir strateji.”

 
Çalıştayın ilk günü Genel Koordinatörümüz Oğulcan Yediveren, Proje Koordinatörümüz Berfin Atlı ve proje partnerlerimiz olan Havle Kadın Derneği’nden Zeynep Kuyumcu, Demokrasi, Barış ve Alternatif Politikalar Derneği’nden Mertcan Doğan ve Pozitif Dayanışma’dan Barış Ozan’ın açılış konuşmalarıyla başladı. Açılışın ardından Proje Koordinatörümüz Berfin Atlı, “Neden Anlatılarla İlgileniyoruz? Anlatıların Politik Gücü ve Anti-gender Anlatı Örnekleri” oturumunda anlatı-söylem ilişkisini açıklayarak anlatı analizinde kullanılan bazı metodlardan bahsetti. Zararlı anlatıları, politik figürlerin ürettiği ve bunu çok bilinçli olarak kullandıkları bir strateji olarak tanımladıktan sonra dünyadan ve Türkiye’den çeşitli örnekler sundu.

Sevcan Tiftik, toplumsal cinsiyet karşıtı anlatıları temsil üzerinden ele aldığı “Anti-Gender Hikayeler ve Kurmaca İçerikleri Bize Ne Anlatıyor?” sunumunu gerçekleştirdi. Edebiyat metinlerinde bir toplumsal cinsiyet karşıtı ifadenin yer alması ya da almamasının daha çok boşluğu itibariyle karşımıza çıkabilen bir örnek olduğunu belirten Tiftik, bu boşlukların, görünmeme hallerinin ve görünen yerden yanlış temsillerin bizde neyi tetiklediğini ve neye neden olduğunu çeşitli örneklerle tartıştı.

İki oturum sonrasında yapılan tartışmalarından ardından Mertcan Doğan, “Güvenlikleştirme Siyaseti ve Toplumsal Cinsiyet Karşıtlığını Birlikte Düşünmek”  oturumunda güvenlikleştirme siyasetinin kendi çalışmalarımız üzerindeki etkisini ve güvenlikleştirme anlatıları ve toplumsal cinsiyet karşıtlığının birbirini nasıl beslediğini anlattı. Kadınlar ve LGBTİ+’lara karşı iktidarın oluşturduğu güvenlikleştirmeci anlatıları örnekleyen Doğan, savaşın cinsiyetli yapısını, barış talebinde ısrarcı olmanın önemini ve toplumsal barış gündemini de kendi meselemiz haline getirmemiz gerektiğini vurguladı.

Okan Altekin, “Toplumsal Cinsiyet Karşıtı Hareketler, Neoliberalizm ve Kürt LGBTİ+lar” başlıklı sunumunda, toplumsal cinsiyet karşıtı hareketlerin neoliberalizmden nasıl etkilendiğine ve bu hareketlerin dünyadaki tarihsel gelişimine odaklandı. Altekin, neoliberalizmin özellikle sömürgeleştirilmiş topluluklardaki kadın ve LGBTİ+’lara etkisinden ve yeni medyanın buradaki rolünden bahsederek mücadele yolunu şu şekilde ifade etti: “Neoliberal politikalarda savaşın ürettiği gözden çıkarılabilirlik mefhumuna karşı kesişimsel mücadeleyi, savaş karşıtlığı bağlamında müzakere ederek ve güçlü barış talebi ortaya koyarak homofobi, transfobi, patriyarka, ırkçılık ve mülksüzleşmeye karşı etkili biçimde mücadele edebiliriz.”

Doğan ve Altekin’in sunumlarıyla bağlantılı olarak deneyim aktarımı yapan Ruken Ergüneş ise, tarihsel bir perspektiften meseleye yaklaşarak aslında Kürt sorunu ve Kürt sorununa bağlı çatışma ortamının toplumsal cinsiyet eşitliği üzerinde doğurduğu etkileri özel savaş politikaları üzerinden ele aldı.

Günün sonunda, katılımcıların kendi çalışma alanlarında gözlemledikleri zararlı anlatıları ve bu anlatıların nasıl inşa edildiğini gözlemlemesi ve bu anlatılara karşı nasıl mücadele edilebileceğini tartışması hedeflenerek bir grup çalışması gerçekleştirildi.

“Halk sağlığında da çok benzer bir mantık var aslında. Önce tehlikeli olanı tespit edersiniz, sonra onun yayılmasını engellersiniz.”

 
Çalıştayın ikinci günü Nur Sinem Kourou’nun “Dünyada ve Türkiye’de Anti-Gender Hareketler” oturumuyla başladı. Kourou, toplumsal cinsiyet karşıtlığını tanımladıktan sonra Avrupa’nın farklı ülkeleri ve Türkiye’de bu karşı hareketin nasıl ortaya çıktığını ve geliştiğini anlattı. Sağ popülizm ve toplumsal cinsiyet karşıtlığının birlikte yükselen bir süreç olduğunu vurgulayarak bu dinamikleri çeşitli örneklerle ele aldı. Aynı zamanda Kourou, toplumsal cinsiyet karşıtı blok içerisinde yer alan aktörleri de inceleyerek tanımladı.

Zeynep Kuyumcu, “Anlatıyı Sorunsallaştırmak ve Yeni Anlatılar Oluşturmak” başlıklı sunumunda kesişimselliği ele aldı. Türkiye’deki kuir hareketin bunu çok başarılı bir şekilde uyguladığını ve daha fazlasının yapılabileceğini vurguladı. Aynı zamanda toplumsal cinsiyet karşıtı anlatıların hem dini aktörlerden hem de onların gerekçelerini dini ve milli değerler, ahlak üzerinden kurmalarından dolayı Müslüman öznelerin failliğine nasıl zarar verdiğine dair örnekler sundu. Sunumun ardından, Zehra Keleş’in kolaylaştırıcılığında, Türkiye’de siyasal iktidar ve toplumsal cinsiyet karşıtı sivil aktörler arasındaki diyalektik, toplumsal cinsiyet karşıtı söylemlerde dinin araçsallaştırılması, dayanışmamız gereken konular ve zorluklar üzerinden grup tartışması yürütüldü.

Barış Ozan, “Türkiye’de HIV Aktivizmi” oturumunda, HIV’in tanımı, aktarım yolları, Sağlık Bakanlığı’nın AIDS raporu ve HIV’le yaşayanlara yönelik ayrımcılık ve damgalamayı ele aldı. Ozan, Türkiye’de hala birçok sağlık çalışanının, düzenli kullanılan HIV ilaçlarıyla HIV’in kanda belirlenemeyen seviyede kalmasının aktarım durumunu ortadan kaldırdığını (Belirlenemeyen=Bulaştırmayan) bilmemesine dikkat çekti.

Oğulcan Yediveren, HIV’e sadece bir virüs olarak yaklaşmanın ötesine geçmenin önemini vurgulayarak, tarihsel ve toplumsal bağlamını ele alarak “Toplumsal Cinsiyet Karşıtı Anlatılar Bağlamında HIV’e Yeniden Bakmak” sunumunu yaptı. Yediveren, halk sağlığı ve toplumsal cinsiyet karşıtlığı ilişkisini, “Toplumsal cinsiyet karşıtlığında birilerinin tehlikeli olarak gösterilmesi meselesi, halk sağlığında da çok benzer bir mantık var aslında. Önce tehlikeli olanı tespit edersiniz, sonra onun yayılmasını engellersiniz.” ifadeleriyle açıkladı.

Mehmet Şenol’un kolaylaştırıcılığında sağlığa ilişkin zararlı anlatıların katılımcıların kişisel gelişiminde ve çalıştığı alanlarda ne gibi algı ve tepkiler oluşturduğu, bu zararlı anlatıların nasıl üretildiği ve güçlendirici anlatıları çalışmalarına nasıl dahil edebilecekleri izlekleri üzerinden bir grup çalışması gerçekleştirildi.

Gün sonunda, Oğulcan Yediveren’in kolaylaştırıcılığında ittifak oluşturma amacıyla SWOT analizi gerçekleştirildi ve iki günlük çalıştay, tüm katılımcıların değerlendirmeleriyle sona erdi.

Hem çalışmalarımız hem de ittifak girişimlerimiz devam edecek.

 
Türkiye’nin çeşitli şehirlerinden yerel ve bölgesel deneyimlerini aktarmak için bir araya gelen katılımcılar; insan hakları savunucularına, feministlere, LGBTİ+lara, mültecilere, azınlıklara, HIV ile yaşayanlara yönelik saldırılara ve dilsel şiddete ilişkin artan bir endişeyi dile getirdiler.

İki gün süren çalıştayda anlatılarla ilgilenmenin önemini, anti-gender hareketlerin tarihini ve gelişimini, toplumsal cinsiyet karşıtlığının dünyada ve Türkiye’de hangi örneklere tekabül ettiğini ve küreselleşmiş tezahürlerini ve son olarak da farklı alanlarda, çalışma sahalarımızda dikkatimizi çeken güncel örnekleri, ittifaklar geliştirmenin zorluklarını ve olanaklarını derinlemesine tartıştık.

Bu kapsamlı tartışmaları yaygınlaştırmak amacıyla çalıştay raporlanacak ve bu alanda hem çalışmalarımız hem de ittifak girişimlerimiz devam edecek.