Skip to main content

Kimseyi Geride Bırakmadan! / Bêyî Ku Kesî Li Dû Xwe Bihêle! / Leaving No One Behind!

By 17 Mart 2023Mayıs 22nd, 2023Duyurular

TürkçeKurdîEnglish

Kimseyi Geride Bırakmadan!

Türkiye, bu yıl gerçekleşecek Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerine depremle, yıkımla, on binlerce insanın kaybı ve acısıyla, hala karşılanmayan ihtiyaçların siyasi sorumluluğunu görerek giriyor. Bizler deprem bölgesindeki LGBTİ+’ların yardımlardan eşit oranda faydalanamadığını, toplu alanlarda güvenle kalamadığını ve birçok temel ihtiyaçtan ve insani yardımdan mahrum kaldığını bildiğimiz ve dayanışmamızla birbirimizin çaresi olduğumuz günlerden geçiyoruz. Yaşadıklarımızın sebebinin yalnızca doğal afet olmadığını, her alanda uygulanan politikalarla doğrudan ilişkisi olduğunu biliyoruz. Seçim sürecine bunları unutmadan giriyoruz.

Son yıllarda yerel ve genel seçimler ile halk oylaması süreçleri; birileri için kazanç birileri için kayıp olarak önümüze konuldu. Lubunyalar olarak bizler, bu durumun demokratik bir seçim ortamının ​zedelenmesine ve dahası tüm sivil ve siyasal alanın daraltılmasına nasıl kapı araladığını çok yakından deneyimledik. LGBTİ+ haklarının hedef alındığı bu dönemden çıkışın, seçim öncesinde ve sonrasında LGBTİ+’ları kapsayan bir diyalog zemininin kurulmasıyla mümkün olacağını biliyoruz. Bizler, dönemin hak ihlallerinden, adaletsizliğinden, erkek şiddetinden, kutuplaştıran dilinden, yoksulluğundan, güvencesizliğinden ve daha nicesinden payımıza düşeni fazlasıyla alanlar olarak haklarımızın tanınmasıyla dahil olduğumuz demokratik bir seçim süreci için adım atıyoruz.

Kaygılıyız. Seçimlere giderken yükseltilen nefret ve şiddet ortamından kaygılıyız. Ya hiçbir şey değişmezse diye, ülkede LGBTİ+’lara karşı nefreti örgütleyenlerle nefrete sessiz kalanlar arasında kaldığımız ve ilk geride bırakılan hep biz olduğumuz için kaygılıyız.

Umutluyuz. İçinden geçtiğimiz, her yılı bir öncekini aratan bu karanlık siyasi atmosfere inat umutluyuz. Hem umutlu olmaktan başka çaremiz olmadığını bildiğimiz için hem de tarihe bakıp zorbaların her zaman kaybettiğini gördüğümüz için umutluyuz. Gidenlerimizle, kalanlarımızla, gidip de aklı ve kalbi burada olanlarımızla sağladığımız bir aradalık sayesinde umutluyuz.

Örgütlüyüz. Umudumuzu büyütüp, kaygımızı dindirmek için örgütlüyüz. Bizi, kimliklerimizi gizlememiz ve olmadığımız gibi davranmamız şartıyla kabul edeceğini söyleyenlere karşı örgütlüyüz. Evde, işte, sokakta kendini gizlemek zorunda kalan, haklarımızı korumakla görevli yetkililerin nefret söylemlerini dinledikçe daha çok saklanan lubunyalar için örgütlüyüz. Çocuğunu, arkadaşını, aynı toplumda yaşadığı herkesi ve kendisini olduğu gibi sevebilen insanlar için örgütlüyüz. Bu ülkede ve dünyada türlü zorbalıklara, ayrımcılığa rağmen pes etmeyen tüm dostlarımızla örgütlüyüz. Nafile bir çabayla bedenlerimizi, ruhlarımızı yaralamaya çalışan utanç duvarlarına karşı on yıllardır sahiplendiğimiz varoluşumuzla, elde ettiğimiz kazanımlarımızla örgütlüyüz.

Çok mu şey bekliyoruz seçimlerden? Sandığa bel bağlamak yanlış mı? LGBTİ+ demeye korkanlar mı bizi kurtaracak? Kim dost, kim düşman? Açık kimlikli LGBTİ+ milletvekili olacak mı? Olsa ne olur, olmasa ne olur? İktidar değişirse bu nefreti örgütleyenler yargılanacak mı?

Aylardır bu soruları kendimize soruyoruz. Bazen gerçekten seçimlere dair fazla umut doluyoruz. Sonra hatırlıyoruz ki içinden geçtiğimiz karanlığın tek sorumlusu yok. İster iktidarda ister muhalefette olsun bu karanlığın sebebinin sorumluluk almayan, gücünü ve yetkisini kötüye kullanan, kendi yurttaşlarına kulaklarını tıkayan herkes olduğunu biliyoruz. Önümüzdeki seçimin Türkiye’nin geleceği için önemli bir eşik olduğunu düşünüyoruz. İktidar değişse de değişmese de biz muhalefette olacağız, bunu biliyoruz. Ancak ifade özgürlüğünün bu denli kısıtlandığı, sokakların nefret mitingi düzenleyenler dışında herkes için yasaklandığı, tüm diyalog alanlarımızın neredeyse yok edilmeye çalışıldığı bir ülkede muhalefet etmenin günden güne zorlaştığını da biliyoruz. Bu atmosferde geçecek bir 5 yılın daha bizi götürebileceği yerden endişe duyuyoruz. Olası iktidar değişiminde, bu değişiminin anlamını demokratikleşmede bulduğumuz için, değişimden sonra en önemli atılacak adımların başında katılımcı bir siyaset ve anayasa ile özgür sivil bir alan için demokratikleşme politikalarını sadece kendimiz için değil bu ülkede yaşayan herkes için hayati buluyoruz.

Her şeyi sandıktan beklemiyoruz. Kurtarıcımızı aramıyoruz, kahraman yaratmıyoruz. Ancak demokratik siyasetin ve sivil alanın üstündeki kara bulutların dağılması için önümüzdeki aylarda karşımıza çıkacak sandığın değişim için önemli bir adım olduğunu düşünüyoruz. Bizleri görmezden gelenlere burada ve kalabalık olduğumuzu göstermek istiyoruz. Bu toplumun geleceğine yön verebilecek, sözünü duyurabilecek örgütlü bir topluluk olduğumuzu biliyoruz. Kendi demokratik alanlarımızı yaratmak ve haklarımız için özgürce mücadele etmek istiyoruz.

İşte tam da bu noktada SPoD olarak seçim sürecinde yürüteceğimiz “Kimseyi Geride Bırakmadan” kampanyamızı başlattığımızı herkese duyuruyoruz. Bu kampanya çerçevesinde; LGBTİ+ yurttaşların siyasal katılımını güçlendirecek, lubunyaların seçime dair ilgisini artıracak çalışmalar yapacağız. Aynı zamanda LGBTİ+’lar için seçim güvenliğinin sağlanması, siyasi partilerin seçim programlarına ve beyannamelerine LGBTİ+ haklarıyla ilgili politikaları dahil etmesi ve seçim sürecinde LGBTİ+’ları unutmaması için çalışmalar yürüteceğiz. Geçtiğimiz sene Türkiye Buna Hazır demiştik, bu sene ise lubunya seçimlere hazır diyoruz ve SPoD olarak bütün LGBTİ+’ları, arkadaşlarını, ailelerini ve tüm insan hakları savunucularını siyasi partilerin ve adaylarının LGBTİ+ haklarına dair tutumlarını incelemeye ve oy tercihlerini buna göre belirlemeye çağırıyoruz.

Siyasi partilere, masalara, ittifaklara sesleniyoruz: Size bel bağlamıyoruz, gözümüz üzerinizde! Biz adını söylemeye korktuğunuz lezbiyen, gey, biseksüel, trans, interseks ve daha niceleri olarak sandığa gidiyoruz. Şimdiye kadar olduğu gibi bu sefer de; bizim için yaptığınız veya yapmadığınız, söylediğiniz ve söylemediğiniz her şeyi izleyip kararımızı vereceğiz. Seçimi kazanan kim olursa olsun, seçimin ertesi günü en güçlü halimizle haklarımızı talep etmeye devam edeceğiz. Sadece kendimizin değil, hakları gasp edilen herkesin hakları için mücadele edeceğiz.

Seçim süreci boyunca, LGBTİ+’ların sandığa güvenle gidebilmesi, demokratik siyaset alanlarının korunabilmesi için çalışmalarımızı artıracağız. Seçime katılan tüm siyasi partilerin LGBTİ+’lar başta olmak üzere tüm toplumsal gruplara dair söylemlerini inceleyeceğiz, seçim beyannamelerini değerlendireceğiz.

Tekrar, tekrar ve tekrar ilan ediyoruz, bu seçim sürecinde #KimseyiGerideBırakmadan, kimseye bel bağlamadan ama bir yandan da umutsuzluğa kapılmadan mücadelemizi sürdüreceğiz.


Bêyî Ku Kesî Li Dû Xwe Bihêle!

Tirkiyê îsal bi erdhej, hilweşandin, wendahî û êşa bi deh hezaran mirovan, bi berpirsiyariya siyasî ya pêdiviyên ku hîn jî nehatine çareserkirin dê têkeve hilbijaritinên parlementerî û serokwezîriyê. Em dizanin ku LGBTİ+ên li herêma erdhejê ji alîkariyan bi awayekî wekhev sûd wernagerin, li qadên komî bi awayekî ewle nikarin bimînin û ji gelek pêdiviyên bingehîn û alîkariyên mirovî mehrûm dimînin lê em ji rojên ku bi piştgiriya xwe dibin çareya hev derbas dibin. Em dizanin ku sedema tiştên ku em dijîn ne tenê bobelata xwezayî ye, bi polîtîkayên şaş ku di her qadê de tên meşandin re têkîldar e. Em van ji bîr nakin û dikevin pêvajoya hilbijartinê.

Di salên dawî de bi hilbijartinên giştî û herêmî pêvajoyên dengdayîna gel; ji bo hinekan biserketin ji bo hinekan jî weke wendahîyê derket pêş me. Me Lubunya ji nêzikahî ve tecrûbe kir ku ev rewş çawa zerarê dide derdoreke demokratîk ya hilbijartinê û hemû qadên siyasî û sîvîl çawa teng dike. Em dizanin ku derketina ji vê serdema ku mafên lGBTİ+an hedef tê stendin, berî û piştî hilbijartinê bi avakirina bingeheke diyalogê ku LGBTİ+an di nav xwe de dihewîne pêkan e. Em wan kesên ku ji binpêkirina mafên serdemê, tundiya mêran, ji zimanê cihêkar, xizanî, bêewlehî û ji gelek bêedaletiyan bi zêdeyahî para xwe distînin û ji bo pêvajoyeke hilbijartinê ya demokratîk gavê diavêjin.

Em bi xem in. Em ji derdora tundî û nifrînê ya ku ber bi hilbijartinê ve tê zêdekirin bi xem in. Bi fikara ku ‘’ya tu tiş neyê guhertin’’, di navbera wan kesên ku nifrînê birêve dibin û yên ku bêdeng dimînin diçin û tên û ji ber ku ewil em li paş dimînin bi xem in.

Em bi hêvî ne. Em li hember rewşa siyasî ya tarî ku her diçe xerabtir dibe bi hêvî ne. Em hem ji ber ku ji hêviyê wêdetir çareya me tune hem jî li dîrokê dimeyzînin û dibînin ku zordar her dem têk diçin bi hêvî ne. Bi saya wan kesên ku çûne, mane, ên ku çûne û dilê wan li gel me ye, em bi hêvî ne.

Em bi rêxîstî ne. Em ji bo ku hêviya xwe mezin bikin û xema xwe kêm bikin bi rêxistî ne. Em li hember wan kesên ku bi şerta pejirandina veşartina nasnameya me û wekî xwe tevnegerînê bi rêxistî ne. Em ji bo wan Lubunyayên ku li cihê kar, malê, sikakê mecbur dimînin ku xwe vedişêrin, em her ku gotinên nifrînê yên ku berpirsên parastina mafên me ne guhdar dikin, bi rêxistî ne. Em ji bo mirovên ku zarok, heval û hemû kesên ku di heman civakê de û xwe hez dike bi rêxistî ne. Li vî welatî û li cîhanê, bi hemû dostên xwe yên ku digel cihêkarî û zordariyê hûş nabin bi rêxistî ne. Em li hember dîwarên şermê ku hewl didin laş û giyanên me birin bikin, bi hebûna xwe ya dehan sal in û destkeftiyên xwe bi rêxistî ne.

Hûn ji hilbijartinan gelek tişt hêvî dikin? Mirov dikare pişta xwe li sindoqê gire bide? Wan kesên ku nikarin bibêjin LGBTİ+ dê me xelas bikin? Kî heval e, kî dijmin e? Dê parlementerek LGBTİ+ û bi nasnemeyeke vekirî hebe? Heke bibe dê çi bibe, nebe dê çi bibe? Heke desthilatdar biguhere dê van kesên ku nifrînê zêde dikin bên darizandin?

Em çend meh in van pirsan ji xwe dikin. Car caran bi rastî jî di derheqê hilbijartinan gelek bi hêvî ne. Pişt re tê hişê me ku berpirseke tenê ya vê tarîtiya ku em tê de derbas dibin tune ye. Dixwaze bila desthilat be dixwaze muxalefet be em dizanin ku sedema vê taritiyê her kesên ku berpirsiyariyê nastînin, hêz û rêdana xwe bi xêrabî bi kar tînin, guhê xwe ji welatiyên xwe re digirin.

Em di vê baweriyê de ne ku hilbijartina li pêşiya me ji bo pêşeroja Turkiyê derizgeheke girîng e. Desthilat biguhere jî neguhere jî em ê di muxalefetê de bin, em vê yeke baş dizanin. Lê belê em dizanin, li vî welatê ku pêşiya xwe îfadekirinê hatiye girtin, kuçe û kolan ji bilî wan kesên ku mîtîngên nifrînê hatine qedexekirin, hemû qadên me yên diyalogê hema hema tên tunekirin, muxalîf bûn her diçe zehmettir dibe. Pênc saleke din ya vê atmosferê dê hîn me bibe ku em meraqê de ne. Bi îxtîmala guherîna desthilatê, ji ber ku em wateya vê guherînê di demokratîkbûyînê de dibînin, piştî guherîna yek ji wan gavên herî girîng ku dê bên avêtin bi siyaset û qanûneke bingehîn ya tevlîbûyî, polîtîkayên demokratîkbûyînê ya ji bo qadeke sîvîl û azad ne tenê ji bo xwe em ji bo her kesên ku li vî welatî dijîn dixwazin. Em dixwazin qadên xwe yên demokratîk ava bikin û ji bo mafên xwe bi awayekî azad bijîn.

Tam jî di vê xalê de weke SPoDê kampanyaya xwe ya bi dirûşmeya ‘’bêyî ku kesekî li dû xwe bihêle’’ ya ku em ê di pêvajoya hilbijartinê de bimeşînin bi we re parve dikin. Di çarçoveya vê kampanyayê de; em ê li ser bi hêzkirina beşdariya siyasî ya welatiyên LGBTİ+, di derheqê hilbijaritnê de zêdekirina eleqeya Lubunyayan bixebitin. Di heman demê de em ê ji bo LGBTİ+an pêkanîna ewlehiya hilbijartinê, di derheqê bername û daxuyaniyên hilbijartinê yên partiyên siyasî de tevlîkirina polîtîkayên di derheqê mafên LGBTİ+an û di pêvajoya hilbijartinê de ji bo ku LGBTİ+ neyên jibîrkirin bixebitin. Par me gotibû Turkiye ji vê yekê re amade ye, îsal jî em dibêjin ku Lubunya ji bo hilbijartinan amade ne û weke SPodê em gazî LGBTİ+an, heval, malbat û hemû parazvanên mafên mirovan, partiyên siyasî û namzetan dikin û di derheqê mafên LGBTİ+an sekna xwe û tercihan jî li gor vê yeke diyar bikin.

Em bang li partiyên siyasî, maseyan, destheviyan dikin: Em pişta xwe bi we gire nadin, çavên me li ser we ye! Em lezbiyen, gey, biseksuel, trans, interseks û hîn bêhtir ku hûn ditirsin navê wan bi lêv bikin diçin sindoqê. Mîna her demê niha jî; ji bo me hemû tiştên ku we kirine an nekirine, we anîye ziman an neaniye em ê bişopînin û biryara xwe bidin. Ê ku bi ser dikeve hêr kî be jî, em ê roja piştî hilbijartinê bi rewşa xwe ya herî bi hêz mafên xwe bixwazin. Ne tenê ji bo xwe ji bo her kesên ku mafên wan tê binpêkirin em ê têbikoşin.

Seranserê pêvajoya hilbijartinê de, ji bo ku LGBTİ+ bi awayekî ewle biçin sindoqê û qadên wan yên siyasî yên demokratîk bên parastin em ê xebatên xwe zêde bikin. LGBTİ+ di serî de em ê vegotinên di derheqê hemû komên civakî yên partiyên siyasî yên beşdarî hilbijartinê dibin vekolin, daxuyaniyên wan yên hilbijartinê binirxînin.

Em dubare, dubare û dubare radigihînin, di vê pêvajoya hilbijartinê de #BêyîKuKesîLiDûXweBihêle bêyî ku pişta xwe li yekî girê bide, di heman demê de bêyî ku bê hêvî bimîne em ê têkoşîna xwe bidomînin.


Leaving No One Behind!

Turkey is up for this year’s presidential and parliamentary elections with the earthquake, destruction, loss and pain of tens of thousands of people, and with the political responsibility for the unmet needs. We are going through the days that we know LGBTI+ people in the earthquake region are not able to benefit equally from the aid, not able to stay safely in public areas and are deprived of many basic needs and humanitarian aid, and we are each other’s remedy with our solidarity. We know that what we are experiencing is not only caused by natural disasters, but is directly related to the policies implemented in every field. We are up for the election period without forgetting these manners.

In recent years, local and general elections and referendum processes have been put before us as a gain for some and a loss for others. As LGBTI+ people, we have closely experienced how this situation opens the door to the damage of a democratic election environment and, moreover, to the narrowing of the entire civil and political space. We know that the way out of this period in which LGBTI+ rights are targeted will be possible through the establishment of a dialogue ground that includes LGBTI+ people before and after the elections. As people who have experienced more than our fair share of human rights violations, injustice, male violence, discriminatory language, poverty, insecurity, and more, we are taking steps towards a democratic election process where our rights are recognised.

We are concerned. We are concerned about the rising hatred and violence environment ahead of the elections. We are caught between those who organise the hatred against the LGBTI+ people and the ones who remain silent on this, worrying if nothing will change and we are the ones who are always left behind.

We are hopeful. Despite the dark political atmosphere in which we live in and that proliferates each year, we are hopeful. We are hopeful because we know that there is no other option but to be hopeful, and because we see from history that oppressors always lose. We are hopeful because of the unity we maintain with those who have gone, those who remain, and those who have gone but still have their hearts and minds here.

We are mobilised. We are mobilised to grow our hope and calm our fears. We are mobilised against those who say they will only accept us if we hide our identities and act like we’re not who we are. We are mobilised for lubunyas who are forced to disguise themselves at home, at work, and on the streets, and for lubunyas who have to hide even more when they listen to hateful rhetoric from those who are supposed to protect our rights. We are mobilised for the ones who can love themselves, their child, their friends and everyone in this society as they are. We are mobilised with all of our friends who do not give up despite all kinds of oppression and discrimination in this country and the world. We are mobilised with our existence that we have claimed for decades and with the achievements we have made against the walls of shame that they try to harm our bodies and our souls with meaningless efforts.

Are we expecting too much from elections? Is it wrong to rely on the ballot box? Are those who are afraid to say “LGBTI+” going to save us? Who is friend, who is enemy? Will there be an openly LGBTI+ parliamentarian? What if there is, what if there isn’t? Are those who organise this hate going to be brought to justice if the government changes?

For months, we have been asking ourselves these questions. Sometimes we are really hopeful for the elections. Then we remember that there is no single culprit for the darkness we are going through. Regardless of whether they are in power or in opposition, we know that everyone who fails to take responsibility, who misuses their power and authority, and who turns a blind eye to their own citizens is responsible for this darkness.

We believe that the upcoming elections are an important threshold for Turkey’s future. We know that we still will be in the opposition whether the government changes or not. However, we also know that in a country where freedom of expression is so restricted, where the streets are banned for everyone except the organizers of hate rallies, where all our areas of dialogue are almost destroyed, it is getting harder and harder to be in opposition. We are worried about where another 5 years in this atmosphere might take us. In the event of a possible change of power, since we find the meaning of this change in democratization, we find democratization policies for a participatory politics and constitution and a free civilian space as the most vital steps to be taken after the change, not only for ourselves but for everyone living in this country.

We don’t expect everything from the ballot box. We’re not looking for a saviour or creating a hero. However, we believe that the upcoming elections will be an important step towards the dispersal of the dark clouds over democratic politics and the civil sphere. We want to show those who ignore us that we are here and that we are many. We know that we are an organised community that can guide the future of this society and make our voices be heard. We want to create our own democratic spaces and fight freely for our rights.

It is precisely at this point that we, as SPoD announce that we have launched our “Leaving No One Behind” campaign that we will carry out during the election period. At the same time, we will work to ensure the safety of the election process for the LGBTI+ people, to include policies related to LGBTI+ rights in the election programs and declarations of political parties, and we will make sure that LGBTI+ people are not forgotten by the political parties during the election process. Last year, we carried out our “Turkey is Ready for This,” campaign, this year we say lubunyas are ready for the elections and as SPoD, we call on all LGBTI+ people, their friends, families, and all human rights advocates to scrutinise the attitudes of political parties and candidates towards LGBTI+ rights and make their voting choices accordingly.

We address political parties and alliances: We do not rely on you, we keep our eyes on you! We are going to the polls as lesbian, gay, bisexual, trans, intersex people and other identities that you are afraid to say. As we always did, we will watch everything you have done or haven’t for us, everything you have said or haven’t, and make our decision accordingly. No matter who wins the election, the next day, we will continue to demand our rights with our strongest self. We will fight not only for ourselves but for everyone whose rights have been violated.

In the election period, we will increase our efforts to ensure that the LGBTI+ community can vote safely and the democratic political spaces can be protected. We will examine the discourses of all political parties participating in the elections on all social groups, especially LGBTI+ people, and evaluate their election declarations.

We declare again, and again and again that during this election process, we will continue our struggle #LeavingNoOneBehind, without relying on anyone but ourselves, and without despairing.